top of page

Algernon’a Çiçekler ve olaylar olaylar!

Pandemi sürecinde yeniden başladığım İspanyolca öğrenme çabalarımı aksattım; öğrendiklerimin de çoğunu unuttum ne yazık ki. Herkes “evde daha çok zamanımız oluyor” diye konuşuyordu ama bu durum da benim için geçerli olmadı ne yazık ki – birlikte çalıştığınız insanların sürekli evde olduğunuzdan emin olması hiç iyi bir şey değilmiş, bundan eminim. Çoğu insanın “gezmek” dışında hobisi, zamanını verimli geçirme yöntemi yokmuş, bundan da eminim. Yine de bu kadar anksiyetenin, bunalmışlığın arasında kendim için şahane bir şey yaptım: Beliz Güçbilmez’in Tersine Mühendislik, Hikâyeler Nereden Geliyor? ve Artık Yazıyoruz atölyelerine katıldım. Bu tıkanmışlık, çaresizlik, önünü görememezlik döneminde o kadar iyi geldiler ki anlatamam! Ve işte Algernon’a Çiçekler de uzun süredir listemde olan, Hikâyeler Nereden Geliyor? atölyesinde okuduğun bir kitap oldu.

Üzerinde Türkçe konuşacağımız ve takip etmem daha kolay olacağı için Koridor Yayınları’ndan çıkan çevirisinden okudum kitabı. İlk başta bir şaşırdım: “Nasıl yani? Daha ilk sayfada nasıl bu kadar hatalı yazı olabilir?” diye. Ama ikinci sayfaya geçtiğim an konuyu da hatırlayınca Daniel Keyes’in tam bir dahi olduğuna karar verdim: Algernon’a Çiçekler, çok düşük bir IQ ile doğan Charlie’nin zekâ seviyesini artıracak deneysel bir ameliyat olmasının hikâyesi. Hikâyesini, farklı dönemlerde yaşadıklarını nasıl gördüğü, duygu ve düşünceleri ile birlikte kendi yazdığı İlerleme Raporlarından dinliyoruz. Bu ilerleme raporları konu böyle olunca Keyes’in aklına anında gelen bir şey miydi, yoksa “nasıl bir format kullanmalıyım?” diye üzerinde kafa yordu mu inanılmaz merak ediyorum!

Algernon’a Çiçekler yasaklı kitaplar arasında

1959 yılında öykü, 1966’da ise roman olarak yayınlanan Algernon’a Çiçekler, bazı yayınlarda “çocuk kitabı” olarak değerlendirilmiş. Tam çocuk da değil de “gençlik” diyelim. Ben okurken özellikle böyle bir kitleye hitap etmeye çalıştığını düşünmedim açıkçası. Ama gördüğüm kadarıyla Amerika’da liselerde de okutulan bir kitap ve 1981 yılında da Arkansas eyaletinin Glen Rose bölgesinde bir okulda yasaklanmış. Yasaklanmasının nedeni ise açık seçik bir dilin yanı sıra içinde seks sahneleri olmasıymış. O zamanlar çıkan bir haberde Arkansas Üniversitesi İngilizce Departmanı Yöneticisi Marc Arnold, bu yasak karşısında dehşete kapılarak Algernon’a Çiçekler için şunları söylemiş:

“Ergenler için şahane bir kitap çünkü onlara beynin ve düşünce sürecinin nasıl işlediğini görme fırsatını sunuyor. Diğer insanların aklından ne geçtiğini görmelerine ve duyarlılıklarını artırmalarına yardımcı olduğunu düşünüyorum.” Kaynak: upı.com

Ben şahsen doğru bir şey söylediğini düşünüyorum çünkü Algernon’a Çiçekler gerçekten de şimdiye kadar okuduğum hiçbir şeye benzemiyor. Charlie, ne yazık ki herkesin dalga geçtiği bir aptal konumundan bilim adamlarının bile okuyamadığı medikal metinleri okuyabilen ve de anlayabilen bir adama dönüşüveriyor. Buna paralel olarak yeteri kadar olmasa da gelişen ve değişen duygusal zekâsına neler olduğunu okumak da benim için en heyecanlı kısımdı açıkçası. Algernon’a Çiçekler, şu hayatta bildiğinizi sandığınız şeyleri sorgulatan bir kitap gerçekten. Ne yazık ki “aptal” görünenlerle dalga geçilen, zeki olmanın değer gördüğü bir dünyada yaşıyoruz ancak Charlie’nin asıl zeki olduğu zaman ne kadar yalnız kaldığına ve dışlandığına gerçekten şaşıracak, insan doğasına dair de pek çok şey üzerinde düşüneceksiniz.

“İnsanlar aptalların kendileri gibi davranmasını komik buluyorlardı.” sayfa 49

Keyes, Algernon’a Çiçekler hikâyesinin fikrini 14 yıl gibi bir sürede geliştirmiş. Yazıyla haşır neşir olan ve olmaya devam etmek isteyen Keyes’in ailesi medikal alanda eğitim görmesini istiyormuş. Eğitiminin ailesiyle arasına girdiğini görmeye başlayan Keyes, bir insanın daha zeki olmasının bir yolu olup olmadığı üzerinde düşünmeye başlamış. İyi ki de başlamış! 1957 yılında engelli çocuklara İngilizce dersleri verirken çocuklardan biri ona çok çalışıp daha zeki olursa normal bir sınıfa geçip geçemeyeceğini sormuş. Normal sınıftan engellilerin olduğu sınıfa aktarılan bir çocuğun bunun sonucunda bildiklerini unutuşuna da tanık olmuş. Keyes’in karakterleri, gerçek hayatında tanıdığı insanları temel alıyor yani. Hem de karşılaştığı diğer şeyleri. Belki de bu yüzden bu kadar gerçekçi ve insanı burnundan sümükler fışkırtarak ağlatan bir kitap çıkabilmiş ortaya.

“Orada durmamalıydım, ama insanlar hep ben sanki oralarda değilmişim veya neler konuştuklarını duyup duymadığım umurlarında değilmiş gibi davrandıkları için, dinlemeden edemedim.” sayfa 74

Ben henüz izlemedim ama ilgilenenler için kitabın filminin de olduğu belirtmeden geçmeyeyim. Tanıtımını buradan izleyebilirsiniz:

https://youtu.be/jtr25C8m6I4

7 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page