top of page

JT Leroy skandalı film oluyor

Phiadelphia’da yaşadığım dönemde dağ başında değil de, şehrin göbeğinde bir okulda okuduğum için sevinmemin en önemli nedenlerinden biri Barnes & Noble ve Borders gibi kitapçıların hem kampüse, hem de oturduğum evlere yürüme mesafesi olmasıydı. Ders öncesi veya sonrası ama özellikle de akşamları bu kocaman kitapçıların raflarında kayboluyor, İngilizce kitap bolluğundan gözüm dönmüş şekilde daha önce okumadığım, ilgimi çekebilecek yazarlar keşfetmeye çalışıyordum. JT Leroy ile tanışmam da işte bu zamanlara dayanıyor…

Önce Sarah isimli kitabını okudum. O zamana kadar okuduğum hiçbir şeye benzemiyordu. 12 yaşında, annesinin itelemesiyle, onun gözüne girmek için fahişelik yapmaya zorlanan bir çocuğun gözünden hem başına gelenleri, hem de akli dengesinin kesinlikle bozuk olduğunu düşündüğüm annesiyle ilişkisini gözlemledim. Çoğu yerde içim cız etti, “ne büyük cesaret bunları anlatmak!” diye düşündüm, annesine çok ama çok sinirlendim, tüm bu olanlardan sonra Jeremiah “Terminator” LeRoy’a ne olduğunu merak ettim. E haliyle Sarah’nın devam kitabı niteliğinde olan The Heart Is Deceitful Above All Things’i de okudum-- benim üzerimdeki etki, Sarah’nın yarattığının çok benzeri, hatta çok daha güçlüsüydü ve cidden JT Leroy ile kalemine ve yine cesaretine hayran kaldım. Hem bir çocuğun kendini içinde bulduğu o iğrenç hayatı, hem de homoseksüelliği bir arada ele alması inanılmaz çarpıcı ve dediğim gibi cesur gelmişti bana.

Hemen peşine bir de baktım sevdiğim oyunculardan Asia Argento, The Heart Is Deceitful Above All Things’in filmini yapmaya koyulmuş. Kendisi başrolde ve diğer oyuncular arasında Marilyn Manson ve Michael Pitt var. Dedim, “kesin şahane ama izlemesi de çok zor bir film olacak!” İşte, bu gelişmeleri takip ederken patladı bütün olay…

JT Leroy diye biri meğer yokmuş

Hep diyorum, iyi ve insana güçlü bir şeyler hissettiren eserler ruh hastalarından çıkıyor! Bu, gerçekten en çok sevdiğim ve hiçbir zaman unutamayacağım edebi skandallardan biri. Hayranları arasında Debbie Harry, Lou Reed, Nancy Sinatra, Matthew Modine, Gus Van Sant, Rufus Wainwright, Shirley Manson, Jeremy Renner, Rosario Dawson, John Waters, Michael Stipe, Carrie Fisher, Winona Ryder, Courtney Love, Billy Corgan ve Tom Waits gibi ünlü isimlerin olduğu JT Leroy, ikinci kitabın film haklarının alınmasıyla birlikte daha bir merak konusu oldu. Bunun temel nedenlerinden biri, insanlar üzerinde sürekli merak uyandırmasıydı: kitap etkinliklerine kovboy şapkası ve güneş gözlükleriyle katılıyor, çok fazla konuşmadığı için de iyiden iyiye merak uyandırıyordu. Yanında sürekli takma adı “Speedie” olan, isminin “Emily Frasier” olduğunu iddia eden, kırklı yaşlarında, kırmızı saçlı bir kadın vardı.

Asia Argento, film çıkmadan önce verdiği röportajlarda filmin JT Leroy için bir tür terapi olduğuna inandığını, JT’yi gerçek bir arkadaş olarak görmese, birbirlerine bu kadar güvenmeseler filmin ortaya çıkamayacağını söyledi. Eminim gerçekleri duyunca belirttiğinden daha fazla şok olmuştur.

JT Leroy diye biri yoktu aslında.

Evet, JT Leroy diye biri aslen yoktu. Kitapları, kırk küsür yaşındaki, sahte JT’nin yanında gezen, asıl ismi Laura Albert olan kadın yazmıştı. Kitaplar büyük ilgi görmeye, farklı dillere çevrilmeye başladığında tabii ki etkinlik talepleri de gelmeye başlamış. JT Leroy karakterinin aslen “kendi içinde yaşayan bir başka insan” olduğuna inanan Albert, kendi bedenini ona uygun görmemiş ve eşinin üvey kız kardeşi Savannah Knoop’u JT Leroy olmaya ikna etmiş. Yani bu kadın altı yıl boyunca kendi hayat hikayesini kitaba dönüştüren, transseksüel, AIDS’li bir erkeği oynadı ve zurnanın zort dediği yere kadar da tabii ki Albert’ın da büyük desteğiyle pek çok insanı kandırdı. Herkesin nasıl çıldırdığını hayal edebiliyorsunuz herhalde…

Ben buna bir okur olarak kitaptaki hikâyenin uzantısı bir hikâye olarak baktım açıkçası. Dediğim gibi, kitaplar gerçekten çok çarpıcı ve çok cesur. Laura Albert, işleri buraya getirecek kadar manyak biri gibi gözükse de aslında insanlara istediklerini, beklediklerini vermiş. Ki skandal patladıktan sonra da çoğu insan “sen ne anlarsın homoseksüellikten, AIDS’den, cinsiyet değişikliğinden” diye saldırmış kadına. İnsanları bu kadar etkileyecek işler çıkarabildiğine göre demek bir şeyler anlıyormuş diye düşünüyorum açıkçası. Etrafındaki, kandırdığı kişilerin de karşı karşıya oldukları yalandan hoşlandıklarını hissediyorum bir yandan da; çoğu, skandal ortaya çıktıktan sonra “bir şeylerden şüpheleniyorduk aslında” demişler ama karşılarında gördükleri, hayallerindekiyle uyuştuğu için ses çıkarmamışlar demek ki. Insanları bu derece kandırmanın uygun bir şey olduğunu savunmuyorum tabii ki, umarım beni yanlış anlamazsınız. Ama olay başlı başına bir başyapıt değilse bu haliyle, nedir?

Hikayesi film oluyor

Bu, çok planlı programlı yapılmış bir kandırmaca da değil. Savannah Knoop’un tüm bunların sonrasında çıkan, o dönemleri anlattığı kitabını da tabii ki okudum. JT Leroy ile röportaj yapıp, fotoğraflarını çekmek isteyen bir dergi için, bir seferlik yapılması planlanan bu kandırmaca ilginin de artmasıyla devam ediyor ve tabii Albert da, Knoop da kendilerini birdenbire neyin içinde bulduklarına şaşırıyorlar. Şimdi de, halen edebiyat dünyasının en büyük skandallarından biri olarak anılan bu hikâye film oluyor ve izlemek için cidden sabırsızlanıyorum.

ABD çıkış tarihi 26 Nisan 2019 olan filmde JT Leroy, yani Savannah Knoop’u Kristen Stewart canlandırıyor. Oyuncular arasında Diane Kruger, Laura Dern, Courtney Love ve Jim Sturgess gibi babacan isimler de var. JT Leroy kitapları ne yazık ki dilimize çevrilmiş değil. Türkçe'ye “Aldatan Yürek” olarak çevrilen The Heart Is Deceitful Above All Things filmi çıktığı zaman Türkiye’de gösterime girdi mi, onu da bilmiyorum ama edebiyat tarihinin en büyük skandallarından birine tanık olmak istiyorsanız siz de çıktığında filmi izleyin derim. Ben şahsen heyecanla bekliyorum!

https://www.youtube.com/watch?v=o0QPIozG1h4

1 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page