top of page

Kaplan Adam : Endonezya’dan büyülü gerçekçilik

Kaplan Adam öncesinde, geçtiğimiz yıl tanıştım Eka Kurniawan ile. Sevgili Gülşen’in önerisi üzerine Güzellik Bir Yaradır isimli kitabını okudum, okurken bazı yerlerde durup nefes almam, bazı yerlerde ara verip “ooohaaaaaaa” demem gerekti. En sevdiğim yanı ise gerçek bir “büyülü gerçekçilik” şaheseri olmasıydı. Marquez aşkım büyük ama bu işi onun gibi yapabilen yok pek – milletin “büyülü gerçekçilik” diye işaretlediği pek çok şey değil zaten. Az sayıda “bu beceriyor valla” dediğim yazarlara Kurniawan’ı da ekledim; öyle söyleyeyim. Kaplan Adam gerçekten büyülü gerçekçiliğin dibi!

Şunu da söylemem lazım: daha ilk cümleden bana hemen Marquez’in Kırmızı Pazartesi kitabını hatırlattı:

“Margio’nun Enver Sedat’ı öldürdüğü akşam, Kyai Jamo güle oynaya balık havuzuyla uğraşıyordu.”

Okuyanlar ne demeye çalıştığımı çok iyi anlayacak bence. O Kırmızı Pazartesi bir süre devam etti, hatta kendi kendime “kesin etkilenmiş ondan ya” diye düşünüp durdum ama bu minik kitapta biraz ilerleyince neyin neye benzeyebileceğini unutup, Margio’nun kaplanının beyaz tüylerinde kayboldum gitti.


Kaplan Adam favorilerime eklendi

Marquez’le ilk tanışmam Kırmızı Pazartesi ile olmuştu. O da “Santiago Nasar, onu öldürecekleri gün, psikoposun geleceği gemiyi karşılamak için saat sabah 5.30'da kalkmıştı” diye başlar. Hala hatırlıyorum, “adam ne olacağını pat diye ilk cümleden söyledi!” diye kafaları yiyip, inanılmaz heyecanlandığımı. Kaplan Adam da işe bana bu hissi hatırlatarak başladı. Bir önceki kitabını siz de okuduysanız biliyorsunuzdur, Kurniawan’ın yazdığı dünyalar öyle toz pembe dünyalar değil. Zor şartlar altında, zor hayatlar yaşayan insanları konu alıyor ve tabii ki tüm bu zorluklar insanların ruh hallerini, psikolojilerini ve sonunda davranışlarını, tepkilerini de etkiliyor. E bunlara bir de savaştan çıkmış bir ülke, Japonlar’dan kalma samurai kılıçları gibi ayrıntıları da eklerseniz gerçek büyünün nerelere gidebileceğini siz düşünün. Peşine de Kaplan Adam okuyun. Her ne kadar Kurniawan asıl olayın ne olduğunu pat diye baştan söylemiş olsa da benim için en keyifli kısmı işlerin oralara nasıl vardığını okuma, yani yolculuk kısmı oldu. Bu nedenle spoiler vermeden yazımı sonlandırırken şunları söyleyebilirim:

  1. Seda Çıngay Mellor’un çevirisi ile yağ gibi akıyor hikaye. Normalde dipnot pek sevmem ama bu kitapta yer verilenleri çok takdir ettim çünkü beni “bu ne ki?” diye sürekli telefonu elime alıp, Google’a danışmaktan kurtardı.

  2. Beyaz tüylü, pufidik kedim Sally’yi artık Kaplan Adam gibi görüyorum; böyle bir saçma etkisi de oldu kitabın bende!

Ve son son olarak:

…ancak bu bir gündüz rüyasıydı ve gerçek hayatta her şey yitirilmişti. Geriye kalan tek şey, aşkın acıya yol açtığına dair kıymetli- bir ders ve yaşananların başka türlü olmayacağına dair inançtı.” Sayfa 171

Kaplan Adam Tanıtım Yazısı

Ressam Enver Sedat’ın cesedi bulunduktan kısa süre sonra polis, katilin o olduğundan hiç kuşku duymaksızın Margio’yu tutukladı. Fakat uysal ve saygılı bir delikanlı olarak bilinen Margio’yu bir adamın boğazına dişlerini geçirip onu böyle vahşice katletmeye iten şey, kasaba halkının merakını celbeden bir sır olarak kalacaktı.

Şairane, küstah üslubu ve politik tavrıyla Kaplan Adam, trajik ve acımasız bir evlilikle bağlanan iki sorunlu ailenin ve o kadere damgasını vuran, bedeninde doğaüstü, dişi bir beyaz kaplanı gizlemek dışında tamamen sıradan bir delikanlının, Margio’nun hikâyesi. Aynı zamanda yakın geçmişindeki şiddet ve istismarın etkileriyle boğuşan, adalete susamış, efsaneler ile gerçek dünyanın birbirine girdiği, kırsal ve yoksul Endonezya'nın cüretkâr portresi.

35 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page