top of page

Olamayanlar ile yeni bir LGBTİ+ yazar keşfettim: Fırat Uran

Olamayanlar kitabına nerede, nasıl denk geldim hiç hatırlamıyorum. Tek emin olduğum Mayıs sonlarına doğru, Haziran ayında Onur Ayı’na özel okumalar yapmak için bakınırken bulduğum. Roman desem tam değil. Günlük desem tam değil. En uygun olduğunu düşündüğüm tanımlama “öykü koleksiyonu” olabilir. Yazar Fırat Uran hayatından bazı kesitleri kaleme almış gibi geldi bana ama kendisine soramadığım için “gibi geldi bana” kısmının altını çizme ihtiyacı duyuyorum haliyle.

Kitabın arka kapağında yer alan yorumlardan performans sanatçısı Leman Sevda Darıcıoğlu’na atfedilen alıntı şöyle diyor:

“Olamayanlar, bir LGBTİ+ olmaktan öte günümüzde insan olmaya dair bir hikâyeyi anlatıyor. Hayatından bir kelebek ömrü kadar kısa sürede gelip geçenler içinde bir cis-geyin aşka tutunma çabası, tutunulacak bir aşk olmadığında usulca oradan ayrılışı..."

Şimdi gelin de gey olmasanız bile bunun kalbinizde bir yerlerde dokunmadığını söyleyin bana! LGBTİ+ hikâyelerin, en azından şimdiye kadar benim denk gelip de okuduklarımın, ne yazık ki çok yüzeysel olduğunu düşünüyorum. Aradığım tat aslında tam da Olamayanlar kitabının verdiği tattı: cinsel eğilimimiz ne olursa olsun, onu aradığımız yerler, içinde bulmaya çalıştığımız kişiler farklı olsa da aşk aşktır işte kardeşim! Hisler aynı!

Olamayanlar da aşk ister; kim istemez ki!

Aşka aç olmanın, aşkı aramanın, aşık olmanın nasıl bir şey olduğunu hepimiz biliyoruz. Hem herkes için farklı hem de hepimiz için inanılmaz benzer hisler söz konusu. Birine öldünüz bittiniz ama o sizin varlığınızın farkında değil mi? Başıma geldi. Birine öldünüz bittiniz; o da size karşı boş değilmiş ve güzel zaman geçirmeye başladınız ama sonunda bir anda sizi blokladı mı? Başıma geldi. Birine öldünüz bittiniz ve ilişkiniz iyi gidiyor sanırken bir anda “sorun sende değil, bende” diye saçmalayarak çekip gitti mi? Başıma geldi. Hele bir de hiçbir zaman kimseye ait olamayacak birine vurulduysanız vay halinize! (Ki bu da maalesef başıma geldi.)

“O an anlıyorum. Paul asla bir kişiye ait olmayacak. O her zaman hepimizin olacak. Biraz benim, biraz diğerlerinin. Bunu bilmek üzücü fakat yapabilecek bir şey yok. Bu açık bir şekilde böyle.” Aidiyet, sayfa 18

Sonra bir de her ne kadar kalbinizi kırmış olsalar, unutmak isteseniz de bu insanların ara ara aklınıza düşme durumu var. Şanslı olanların yüzünde bir tebessüm beliriyordur böyle anlarda ama çoğumuz yüksek ihtimalle hüngür hüngür ağlamak, “ben nerede yanlış yaptım?!” diye yine yeniden haykırmak ve kafamızı bir kiloluk dondurma kartonuna gömmek istiyoruzdur. İşte bu hisler de var Olamayanlar kitabında. Olamayanlar da yer yer “Yine hangi distopyanın karakteriyim?” diye düşünebiliyor ve ilk görüşmede güçlü şeyler hissettikleri insanların onların canına okuyabileceğinden korkuyor. Bunlar tanıdık gelmiyor demeyin sakın ha!

“İçimden Marguerite Duras’ın bir sözü yükseliyor: Şu kendinize yalan söyleme huyunuzdan vazgeçin artık.” Aşkı Bulacaksın, sayfa 72

Deneyimlerimiz, nereden nereye evrildiğimiz veya evrilemediğimiz farklılık gösteriyor, evet. Tüm bunlar dünyaya bakış açımızı da değiştiriyor: kimimizin gözleri fıldır fıldır, kimimiz de at gözlüklerinin arkasına saklanmayı tercih ediyoruz. Ama edebiyatın en sevdiğim yanlarından biri ne, biliyor musunuz? Hangi yüzyıldan kitap okursanız okuyun, insanın hep insan olduğunu ve aslında pek de değişmediğini görüyorsunuz. Buna rağmen biz de bu yaratıklardan biri olmamıza rağmen bizi çözememiş olmamız biraz acı bir durum açıkçası. Kendimizden farklı olanları dinlemeden, onları anlamaya çalışmadan, kabullenmeden de çözmemiz imkansız gibi geliyor bana...

NOT: Olamayanlar kitabı New York’u ne kadar özlediğimi de hatırlattı bana. Pandemi bitse de gidebilsek artık!

Olamayanlar Tanıtım Yazısı

Kendini sevmeyi öğrenen, özgürlüğün anlamını çözmeyi kelimeler, sesler ve renkler yoluyla arayan biricik Fırat Uran'ı seviyorum. Sesinin duyulmadığını, evrende yalnız olduğunu, sevilmediğini ve anlaşılmadığını düşünen her insan için yazılarıyla dost oluyor. Ne güzel bir hediye bizlere.

Kalben (Müzisyen)

Olamayanlar, bir LGBTİ+ olmaktan öte günümüzde insan olmaya dair bir hikâyeyi anlatıyor. Hayatından bir kelebek ömrü kadar kısa sürede gelip geçenler içinde bir cis-geyin aşka tutunma çabası, tutunulacak bir aşk olmadığında usulca oradan ayrılışı...

Leman Sevda Darıcıoğlu (Performans Sanatçısı)

Böyle saf ve temiz bir dille anlatılar okumayı ve kendi yaşadıklarımı hatırlamayı özlemişim. Samimi bir dille yazılmış. Şahane!

Metin Fox Akdemir (Film Yönetmeni)

Uran, yeni kitabında İstanbul, New York, Tahran, Los Angeles ve Adana'dan olamayan queer aşkları anlatmış. Her hikâyeye o an dinlemek isteyeceğiniz şarkılar eşlik ediyor.

Ahmet Rüstem Ekici (Sanatçı)

Yaşamın kıyısından tanıdık hikâyeleri okurken, kendi heyecanlarım geldi aklıma. Çok beğendim, mutlaka okuyun.

Cake Mosque (Drag Queen)

Fırat, sözcüklere dans ettirmeyi, içindeki ve dışarıdan gelen müziği asla susturmamayı; ânı, anıyı, hayatı yaşamayı bilen biri. Bunu yazdıklarına yansıtması tesadüf değil. Kendinizi onun hikâyelerine bırakın. Pişman olmayacaksınız.

Buket Konur (Editör)

2 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page